Osmanlı Kavuk
Kavuk Bir çeşit başlık. Eskiden
kullanılan serpuşlardan birinin adı. Kavuklar ekseriya keçeden yapılır, yukarı
doğru daralan dikey şeritlerinin içine pamuk doldurulurdu. Eni fazla, uzunluğu
az olan sarık ile etrafına birkaç parmak genişliğinde sargı yapılırdı. Şekli,
rengi ve ismi sınıflara göre değişirdi.
Eskiden hükümdarlar ve devlet adamları"örf” denilen kürevi şekilde
kavuklar kullanırlardı. İlk defa Fatih Sultan Mehmed Han tac yerine Horasani
denilen ve üzerine burma tülbent sarılan kavuk kullanmaya başladı. Eski Osmanlı
şehzadelerinin ve diğer bazı devlet adamlarının mermerden yapılmış mezar
taşlarındaki serpuşlar da aşağı yukarı buna benzemektedir. Sultan Bayezid Hanın
kullandığı ise "mücevveze” adı verilen kavuktu. Mücevveze ağzı yukarısına
nazaran daha dar üstüvani şekilde, tepesi kırmızı renkte çıkıntılı bir kavuk
olup, etrafına tülbend sarılıydı. Padişahlar sadrazamlar, devlet erkanı ve
diğer bazı memurlar uzun zaman resmi olarak mücevveze giymişlerdir. Yavuz
Sultan Selim zamanında kendi ismine izafetle "Selimi” serpuş ihdas edildi. Bu
yeni serpuş, mücevvezeden uzun olup, boyu altmış beş santimdi. Üzerine bez ve
tülbent sarılırdı. On sekizinci yüzyılda da Osmanlı padişahları hem mücevvezeyi
ve hem de Selimiyi giymişlerdir. Seliminin değişik bir şekli olup, Yusufi adı
verilen kavuğu da ilk defa, Kanuni Sultan Süleyman taç olarak giydi. Sonra
gelen padişahlar bunu yalnızca cülus merasimlerinde tahta oturdukları sırada
giydiler. Yusufi, Selimi uzunluğunda ise de düz olmayıp üzerinde tepesi daha
genişçeydi. Tepesi az görünmek üzere üzerine tülbend sarılır ve önüne iki
sorguç takılırdı. Vezirlerin giydikleri kavuklara "kallavi”, şeyhülislamların,
kazaskerlerin, ulemalardan yüksek rütbe almış olanların giytiği kavuğa "örf”,
katipler sınıfında bulunan devlet memurlarının giydiği kavuğa (sakır şeklinde)
"katibi”, ilmiye sınıfında olanlanların giydikleri kavuğa "molla kavuğu”,
şeyhlerin giydiği her çeşit kavuğa ise "taç” adı verilirdi.
Molla kavuğu, tepeli kavuk, telli kavuk, Horasani kavuk, ışkırlak
kavuk, kallavi, mücevveze murabbaı, mücevveze gibi pekçok çeşidi olan kavuklar,
1842’de fes giyilmeye başlanmasından sonra büsbütün terk edildi.